Ah Küçük Prensin ah... Benim için biriciksin... Nedir seni bende bu kadar özel, yeri doldurulamaz kılan?
Hikayen mi? Çizimin mi? Her ikisi de aynı zihinden çıktığı için bütünlüğün belki de... Benim değerler kitabım gibisin...
Tıpkı hikayende yazdığı gibi "Bazılarının yüreğe iyi gelen bir yanı vardı. Armağan gibiydiler..." sen de öylesin küçük prensim, yüreğime iyi gelen bir yanın var, armağanım gibisin!
Her sayfası ayrı özel... Çocuklar bu kitabı elbet okul çağlarında okusun, ama biraz daha büyüyüp his dünyaları derinleşince bir daha bir daha okusunlar.
Bu kitap kutsal kitaplar ve Karl Marx'ın Das Kapital kitabından sonra en çok çevirisi yapılan kitapmış diye yazıyor internette. Türkçede de birçok çevirisi var. Ben Cemal Süreyya-Tomris Uyar'ın çevirisini almıştım. Diğer çevirileri internetten karşılaştırmalı incelediğimde en iyisinin bendeki olduğunu düşünüyorum.
Kitabın içinden sevdiğim birkaç bölüm:
"Benimle oynar mısınız?" dedi küçük prens."Çok mutsuzum."
"Hayır" dedi tilki. "Oynayamam; evcil değilim ben"
"Bir süre düşündükten sonra "evcil ne demek?" diye sordu.
"Genellikle ihmal edilen bir iş" dedi tilki. " Bağlar kurmak anlamına geliyor"
"Bağlar kurmak mı?"
Tilki "yani" dedi. " Örneğin sen benim için hala yüz bin öteki çocuk gibi herhangi bir çocuksun. Benim için gerekli de değilsin. Senin için de aynı şey. Ben de senin için yüz bin ötedeki tilkiden hiç farkı olmayan herhangi bir tilkiyim... Ama beni evcilleştirirsen birbirimiz için gerekli oluruz o zaman. benim için sen dünyadaki herkesten farklı birisi olursun. Ben de senin için eşsiz, benzersiz olurum.."
Küçük prens "anlıyorum galiba" dedi. " Bir çiçek var, galiba o beni evcilleştirdi"
"Olabilir" dedi tilki. "Dünyada böyle şeyler hep olur"
"Beni evcilleştirirsen yaşamıma güneş doğmuş gibi olacak. Duyduğum bir ayak sesinin ötekilerden farklı olduğunu bileceğim. Öteki ayak sesleri beni köşe bucak kaçırırken, senınkiler tıpkı bir müzik sesi gibi beni çağıracak, sığınağımdan çıkaracak. Hem bak şu buğday tarlalarını görüyor musun? ben ekmek yemem. Buğday hiçbir işime yaramaz. Buğday tarlalarının da hiçbir anlamı yoktur benim için. Bu da çok üzücü. Ama senin saçların altın sarısı. Beni evcilleştirdiğini bir düşün! Buğday da altın sarısı. Buğday bana hep seni hatırlatacak ve ben buğday tarlalarında esen rüzgarın sesini de seveceğim.."
"Seni evcilleştirmek için ne yapmalıyım?" diye sordu küçük prens
"Çok sabırlı olmalısın" dedi tilki " Önce karşıma şöyle uzağa çimenlerin üstüne oturacaksın. Gözümün ucuyla sana bakacağım, ama bir şey söylemeyeceksin. Sözler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınıma oturacaksın"
Ertesi gün küçük prens yine geldi.
"Aynı saatte gelmen daha iyi olur" dedi tilki. " Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalı"
"Alışkanlıklar mı?"
"Evet. Bunlar çoğunlukla ihmal edilir" dedi tilki. " Alışkanlıklar bir günü öteki günlerden, bir saati öteki saatlerden farklı kılan şeylerdir.
Böylece küçük prens tilkiyi evcilleştirdi. ayrılma zamanı geldiğinde tilki "ağlayacağım" dedi.
"Benim bunda bir suçum yok" dedi küçük prens. "Seni üzmek istememiştim ama evcilleştirilmeyi sen istedin"
"Evet orası öyle" dedi tilki
"Ama ağlayacağını söylüyorsun"
"Evet öyle" dedi tilki. "O halde evcilleştirilmek senin için pek iyi olmadı"
"Çok iyi oldu" dedi tilki." Buğdayların rengini düşün"
---
"İnsan çiçekleri dinlemeye çabalamalı, onlara bakmalı ve kokusunu içine çekmeli."
---
Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir.
---
Mutlu olmayı denemelisin.
---
“Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin†dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de insanların arkadaşları yok artık. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!â€
---
“Siz tıpkı tilkinin benimle karşılaşmadan önceki hali gibisiniz. Dünyadaki binlerce tilkiden yalnızca biriydi o. Ama ben onunla dost oldum ve şimdi artık o özel bir tilki.â€
Güller bu duyduklarına çok bozuldular.
"Evet, güzelsiniz. Ama boşsunuz. Sizin için kimse yaşamını feda etmez. Yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. Ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir. Çünkü ben onu suladım. Ve onu camdan bir korunakla korudum. Önüne bir perde gererek rüzgarın onu üşütmesini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm ( ama birkaç tanesini kelebek olmaları için bıraktım). Onun şikayetlerini ve övünmelerini dinledim. Ve bazen de suskunluklarına katlandım. Çünkü o benim gülüm.â€
---
Kelebeklerle tanışmak istiyorsam, bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundayım
---
Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir.
---
Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.
---
"Büyükler sayılara bayılır. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. 'Kaç yaşında?' derler, 'Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?' Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar. Büyüklere: “Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinden sardunyalar, damında güvercinler vardı†derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm†demeniz gerek. O zaman: “Aman ne güzel!†diye bağırırlar"
---
Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.
---
Teşekkürler Antoine de Saint Euxpery! İyi ki vardın... Kullandığın o savaş uçağından vurulup da suların dibine gömülmeseydin daha kimbilir ne güzel şeyler yazacaktın. Toprağın bol olsun...
İşte arka kapak yazısı:
"Hoşça git," dedi tilki. "Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez." Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: "Gerçeğin mayası gözle görülmez."
(Tanıtım Bülteninden)
İnce Kapak:
Sayfa Sayısı: 112
Baskı Yılı: 2016
e-Kitap:
Sayfa Sayısı: 68
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Can Çocuk Yayınları