Herseyi sorgulamaya basladim artik

F11

New member
Emek veriyirum ben bu ise, bir yildir takipteyim forumu ama hala bisuru dertli insan cozum bulan cok az.benimse tum ugraslarima ragmen yemeyen mizmiz inatci, cok duygusal bi cocuk,problemli bir ben.
Insanlara bakiyorum hicbosey umrunda degi, kendini yormamak icin emzirmemis bile, kiyametler kopuyo evde ama topac gibi guclu atilgan vs. Cocuklari var
Bense 2 yil emzirdim beraber yattim yeniden baglanma donemi gecirdim sonuc koca bi sifir
Noolacak simdi
Biseyler yanlis burda arkadaslar asiri duygusalliga kapiliuoruz bence kendimi cozumsuz hissediyorum elim kolum tutmuyo bitkinim ben
 

HazalElif

New member
Ben daha yolun cok basindayim. Kizim daha kucuk, sonuc alabilmem icin cok erken. Ama bildigim tek bisey var: Allah hicbir cabayi bosa cikarmaz. Zahmetsiz rahmet olmaz. Eminim insallah! Rabbim size bize bunun karsiligini verecektir. Yazdiklariniz bana okul yillarimi hatirlatti. ( Utanarak) 4. siniftayken herkesin 3-4 tane egitim dersi vardi, benimse 11 ve cogu da matematik dersiydi. Aglaya aglaya sabah yorgunluktan yastiktan basimi kaldiramadigim halde kalkabilmek icin dua ederek okula giderdim. Iki kampus arasi 45 dk ve ben o dersten o derse, aksam 9 da eve donerdim. Gecmem icin derslerin hepsine gitmem sartti. Ve ben o donem gordugum bereketi hayatimda baska ne zman gordum hatirlamiyorum, yok diyebilirim. Yaziniz beni o zmana goturdu. O yuzden sizin de bereketini goreceginizi hissettim.. Insallah Rabbim hayirlisiyla en yakin zmanda gostersin.
 

şifa

New member
Emek veriyirum ben bu ise, bir yildir takipteyim forumu ama hala bisuru dertli insan cozum bulan cok az.benimse tum ugraslarima ragmen yemeyen mizmiz inatci, cok duygusal bi cocuk,problemli bir ben.
Insanlara bakiyorum hicbosey umrunda degi, kendini yormamak icin emzirmemis bile, kiyametler kopuyo evde ama topac gibi guclu atilgan vs. Cocuklari var
Bense 2 yil emzirdim beraber yattim yeniden baglanma donemi gecirdim sonuc koca bi sifir
Noolacak simdi
Biseyler yanlis burda arkadaslar asiri duygusalliga kapiliuoruz bence kendimi cozumsuz hissediyorum elim kolum tutmuyo bitkinim ben

Söylediklerinizi arada bir bende düşünmüyor değilim. Bende 1 senedir aralıksız takip ediyorum siteyi ve adem beyin yayınlarını. Ancak bende çok bişey değişmedi. Yani sanki dinledikçe takip ettikçe eksik ve yanlışlarımızı gördükçe daha çok üzülüyorum ve içim sıkılıyor. Benim onarım sürecine girmem lazım ama eşim çok abarttığımı düşünüyor ve psikologla görüşmemi istemiyor. Bu süreci tek başıma destek almadan yönetebileceğimi sanmıyorum. O yüzden şuan çocuklarıma karşı olan tahammülsüzlüklerim stresli halim ve sürekli yorgunluk halim azda olsa azalmakla beraber hala devam ediyor. Ama bir çok şeyinde farkında olmak daha iyi hissettiriyor. Mesela daha önceden yarın ne yapacağımıza dair hiç bir fikrim olmazdı çünkü genelde evden çıkmadan geçiriyorduk. İleriye dönük bir plan program olmadığı için ve çocuklar olunca zaten fazla bi seçenek yok evde kalmaktan başka. İşte bunlardan dolayı hayat enerjimi kaybettiğimi fark ettirdi bana adem beyden dinlediğim kadarıyla. Ve şuan en azından hayat enerjimi yeniden kazanmaya başladığımı hissediyorum. Normalde sabah kalkarken mutsuz ce isteksiz kalkıyordum ve çocukları okula hazırlarken adeta terör estiriyordum. ama şuan arada sırada bi isteksizlik olsada hemen kendimi toparlamaya çalışıyorum. Yani tamamen düzeltemesene bazı şeyleri azda olsa biletlerin değiştiğini görmek beni mutlu ediyor.. emeğinizin karşılığını göreceğinizi düşünüyorum. Biraz uzattım kusura bakmayın ama sizi anlıyorum belki biraz bahs edersem daha iyi anlatmış olurum diye düşündüm.
 

F11

New member
Cevaplariniz cok tesekkurler arkadaslar
Dun gece kizim uyudugu halde cok kizgindim bi an uyuyan cicuga kizginlikla baktugimi fark ettim
Bir la havle cekip yattim yanina

Sabah daha iyiyz

Rabbim cabalarimizi bos cikarmaz
Hepimize guc kuvvet versin insaallah
Sevgiler
 
Son düzenleme:

Gökhan Güven

New member
Emek veriyirum ben bu ise, bir yildir takipteyim forumu ama hala bisuru dertli insan cozum bulan cok az.benimse tum ugraslarima ragmen yemeyen mizmiz inatci, cok duygusal bi cocuk,problemli bir ben.
Insanlara bakiyorum hicbosey umrunda degi, kendini yormamak icin emzirmemis bile, kiyametler kopuyo evde ama topac gibi guclu atilgan vs. Cocuklari var
Bense 2 yil emzirdim beraber yattim yeniden baglanma donemi gecirdim sonuc koca bi sifir
Noolacak simdi
Biseyler yanlis burda arkadaslar asiri duygusalliga kapiliuoruz bence kendimi cozumsuz hissediyorum elim kolum tutmuyo bitkinim ben

Merhaba,

Çaresizlik insanı tüketiyor değil mi? Sen o kadar uğraş, aman zarar görmesin, aman ruhu incinmesin, aman fıtratı-mizacı bozulmasın de... ama bir türlü huzuru, sükûneti yakalayama...
Aslında bir sakin olsa, bir dediklerimi yapsa, her şey güzel olacak, ben de ona arzu ettiğim gibi anneliki babalık yapacağım diyor insan, değil mi?

Halbuki, ben kendime rağmen, kendi yaralarıma rağmen, kendi problemlerime rağmen, ona geniş ve duyarlı bir anne baba olmaya çalışıyorum, diyor insan, değil mi?

Bunların hepsini ben de söyledim, zaman zaman söylüyorum hâlâ.. emin olan söyleyen de bir sürü insan var... Çok git geller yaşadım, başka yol yöntemler bulmak istedim, denedim...

10 yıldır evliyiz. iki kızımız var. bir 5,5 yaşında, diğeri 1,5...
2012 de dinlemeye başladım. Arşivin tamamını dinledim ve 600 programdaki 4.900 adet sorunun tamamını yazdım. Şu sıralar yeniden dinlemeye başladım. Şimdi de pedagojik fihrist çalışması yapıyorum, yani kategorilere ayırıyorum soru-cevapları... Geçen sene ikinci üniversite olarak Sosyoloji'ye başladım...

Bunları neden yazıyorum?

Ya emin olun bu iş öyle kolay değil. Adem hoca da kolay bir şey anlatmıyor. "2 yaşına kadar emzirdim, e yanımda da yattı, neden olmuyor" denecek şekilde "teknik-taktik" meseleler değil...
Başlarda çok heyecanlıydım. Zannettim ki, bu sebeplere riayet edince, sonucu da göreceğiz... ama öyle olmadı...
Geç anladım, çok geç anladım...

Keşke çocuğuma çikolatayı az vermeye dikkat ettiğim kadar, kaygı vermemeye dikkat etseydim...
Keşke diz çöküp onun göz seviyesinde konuşmalar yapmaya çalışmak yerine, şöyle içten bir tebessüm ediverseydim...
Keşke problemle karşılaştığımda "şimdi ne yapacağız, ne demişti o programda.." falan diye düşünmek yerine, problemi kabullenecek genişliğe sahip olsaydım...
Keşke çocuklarıma odaklandığım kadar, eşime odaklansaydım, keşke... meğer bir babanın çocuğuna yapabileceği en iyi iylik eşine kaygı vermemesi, yük olmaması imiş...
Keşke hassas olacağım derken, kendimi kasmasaydım, yapmacık olmasaydım..
Keşke akrabalar çocuğuma uygunsuz davranınca aşırı tepki vermeseydim de, babalarını o halde görmeselerdi..

Yapamadım, yapamazdım da... çünkü bunları bilmek, yapmam için yeterli değildi ve hala yeterli değil...

İsterseniz, arşivi 10 kere dinleyin, buradaki tüm yazıları okuyun... elbette faydası olacaktır ama onun sizi götüreceği yer sınırlı... İki önemli faydası var arşiv dinlemenin.. pedagojik farkındalığınız artıyor, yani meseleleri daha sağlıklı yorumluyorsunuz. (bu arada Adem Hoca programlarda bir yol haritası çiziyor. Bir rota belirliyor. Detaylar çocuktan çocuğa değişiyor, bunu anne babanın iyi gözlemlemesi lazım. her tavsiye her çocuk için geçerli değil yani...)

Bir de Adem hocanın anlatımı, ses tonu, vurguları, içimizde dokunduğu noktalar insana iyi geliyor..

Bundan sonrası size kalmış... yani duygularını yönetme kısmı... işte bu kısım kritik.. neden? çünkü ruhsal iyileşme kaplumbağa hızında oluyor.. kimin iyileşmesi? bizim iyileşmemiz.. ya ben çocuğumu sordum, sen bizdeki sorunları anlatıyorsun? evet, bizi anlatıyorum, çünkü çocuklarımız böyle doğmadı... emin olun, ne davranış bozukluğu varsa çevrenin etkisiyle oluyor.. Bu çevrede anne baba da var, günümüz şartlarının etkileri de var...

Mesela, bizim çocukken kendimizi terapi ettiğimiz, kendi kendimize keşfetme imkanı bulduğumuz, kurallarını bizim koyduğumuz sokağımız vardı.. şimdi birçok çocuk evlere hapsolmuş durumda... 100m2 alanda, 4 dört duvar arasında anne ve çocuklar ne yapabilirse artık.. destek olacak nene, dede, teyze, komşu yok.. hatta köstek olan var... komşular yakın ama uzak... baba akşama ancak gelecek...

Ben şuna kanaat getirdim en sonunda...

Öncelikle bu yoldan, yani insânî çözümlerden başka yol yok... bulursanız bana da haber verin. yol bu yol, diğerleri çıkmaz sokak... ilk önce buna inanmanız lazım. İnanmazsanız birçok takipçi gibi yollarda takılıp kalırsınız..
Diğer konu ise, benim çocukluğumdan gelen sorunlarım var. Daralmış bir babayım, problem çözme yeteneğim gelişmemiş ve Adem hocanın tespitiyle mimiklerimi kullanamıyorum. vs...
bunları bir kabul etmek lazım ve iyileşmenin zaman alacağını da...

E bu arada çocuklar büyüyor gidiyor, onlara ne olacak? Olduğu kadar olacak... belki, benden bir şeyler bulaşacak onlara da ama benim çocukluğum gibi kötü olmayacak inşallah... onlar kendi çocuklarına daha iyi davranacak ve böylece nesiller alacak bir tasaffi (saflaşma) süreci başlayacak.

Yani, ben bir kısır döngüyü kırıyorum şuan... fazla değil, birkaç asır geri gittiğimizde müthiş bir toplum ve aile yapısı çıkıyor karşımıza. Nesiller boyu kirlene kirlene bugünkü hale gelmiş... şimdi de bu bulanık suyun durulması, berraklaşması nesiller alacak.. Ben ailemden öğrendiğim yol ve yöntemleri devam ettirmeyerek, dediğim gibi kısır döngüyü kırarak, aslında önemli bir iş yapmış oluyorum zaten...

Dediğiniz gibi bu forumda bir sürü kişi dert yanıp duruyor. Ama en azında bir arayışta, değil mi? peki dışarıdaki olayın farkında bile olmayan, cezaysa ceza, ödülse ödül, çocuk dediğin birinden korkacak diyen insanlar?? Henüz akıntıya kürek çektiklerinin farkında olmayan insanlar?? Bir yokoluş içinde varolduğunu zanneden yığınlar?? Bu insanların çocuklarının cevval olması sizi yanıltmasın... Belki de içindeki acıları duymamak için büründüğü bir hali var çocuğun..

Çocuğunuzu etiketlemeyin, kıyaslamayın, olduğu hali ile kabul etmeye çalışın..

Bir de şu var ki, kesinlikle atlanmamalı... biz zincirin sadece bir halkasıyız. evet önemli bir halkayız çocuğun hayatında, ama tek tesir unsuru biz değiliz. İleride karşılaşacağı bir öğretmen, arkadaş, eş ya da yaşayacağı bir hadise, bizim yıllarca veremediğimiz duyguları kazandırabilir çocuğa.. Allahın lütfü keremi nerede gizli bilemeyiz... Kader planında, sebepler dairesinde biz bize düşeni gücümüz yettiği ölçüde yapmaya çalışıyoruz..

Bu noktada, beklentilerimizi de minimuma indirirsek eğer, hayal kırıklıkları yaşamayız. Yani ben doğru olanı, en doğru şekilde yapmaya çalışıyorum, netice Rabbimin lütfu... 2x2=4 etmiyor her zaman.. bazen 3 eder bazen 5...

Peki, biz nasıl iyi olacağız, duygularımızı nasıl yöneteceğiz?

Bir ömür uğraşacağımız bu sorunun kısa bir cevabı var. "içimizdeki kıymıkları tek tek temizleyeceğiz..."

Daha fazla uzatmamak için bir örnek vereceğim.. bakın diyorsunuz ki, "Dun gece kizim uyudugu halde cok kizgindim bi an uyuyan cicuga kizginlikla baktugimi fark ettim." ardından çok güzel bir şey yapmışsınız ve yanına yatmışsınız. yani duygunuzu yönetmişsiniz...

Eminim, kızınızın yanına onun ihtiyacı olduğu için değil, kendinizin ihtiyacı olduğu için yatmışsınızdır... belki de çocuğumuza sarılmaya, onunla konuşmaya, oynamaya, en az onun kadar ihtiyacımız var, belki de daha fazla... "Çocuk insanı iyi eder" deki espri bu zaten...

Şimdi kıymık meselesine dönecek olursan, çocuğunuz o masum haliyle uyurken dahi size "dürtü" veriyor ya... işte bu dürtülerin sizin içinize dokunduğu, alıcısının olduğu bir yara var demekki.. o damarı takip edip, kaynağına inip, kıymığı bulup oradan çıkarmadıkça, iyi olmamız zor...

Hani, mızmızlanınca işimiz şişiyor, bir daral geliyor ya... bas bas bağırınca, çarpı çarpıveresimiz geliyor ya... bunlar hep içimizdeki kıymıklar.

Mesela, sözümüzü dinlemedi ve öfkelendik.. muhtemelen "yetersizlik duygumuza" dokundu.. Sevmek istedik, izin vermedi, canımız sıkıldı.. muhtemelen "değersizlik duygumuza" dokundu... bir şey söylediniz, "yalan söylüyorsun" dedi, halbuki doğru söylediniz ama kızdınız.. muhtemelen "suçluluk duygunuza" dokundu...

Bu minvalde, eşimizin, işimizin, çocuğumuzun velhasıl hayatımızdaki her şeyin içimizde dokunduğu karşılık bulduğu bir yer var... Onun için mesele, kişiler ya da hadiselerden ziyade, bize nasıl ve ne kadar tesir ettiği.
Bu forumda Ruhsal Difüzyon isimli bir yazı paylaştım.. orada içimize vizesiz giren duygulardan daha detaylı bahsettim.

Peki, çevremizdeki hadiseleri, kişileri kontrol edemiyoruz? edemeyiz de zaten.. onun için dışa değil, içe, içimize dönmemiz lazım..

Kıymıkları bulduktan ve yaralarımızı, duygularımızı anlamlandırdıktan sonra yönetmesi daha kolay olacaktır inşallah.. yine zor olacak da, nispeten kolay yani :))

Son olarak, iradi duyarsızlaşma konusunu da araştırmanızı tavsiye ederim. Forumda bu konuda da uzun uzun yazışmıştık...

Uzun oldu biliyorum ama konu derin olunca, çerçevesi de geniş oldu.. kusura bakmayın
 
Son düzenleme:

havuçtatlısı

New member
Merhaba,

Çaresizlik insanı tüketiyor değil mi? Sen o kadar uğraş, aman zarar görmesin, aman ruhu incinmesin, aman fıtratı-mizacı bozulmasın de... ama bir türlü huzuru, sükûneti yakalayama...
Aslında bir sakin olsa, bir dediklerimi yapsa, her şey güzel olacak, ben de ona arzu ettiğim gibi anneliki babalık yapacağım diyor insan, değil mi?

Halbuki, ben kendime rağmen, kendi yaralarıma rağmen, kendi problemlerime rağmen, ona geniş ve duyarlı bir anne baba olmaya çalışıyorum, diyor insan, değil mi?

Bunların hepsini ben de söyledim, zaman zaman söylüyorum hâlâ.. emin olan söyleyen de bir sürü insan var... Çok git geller yaşadım, başka yol yöntemler bulmak istedim, denedim...

10 yıldır evliyiz. iki kızımız var. bir 5,5 yaşında, diğeri 1,5...
2012 de dinlemeye başladım. Arşivin tamamını dinledim ve 600 programdaki 4.900 adet sorunun tamamını yazdım. Şu sıralar yeniden dinlemeye başladım. Şimdi de pedagojik fihrist çalışması yapıyorum, yani kategorilere ayırıyorum soru-cevapları... Geçen sene ikinci üniversite olarak Sosyoloji'ye başladım...

Bunları neden yazıyorum?

Ya emin olun bu iş öyle kolay değil. Adem hoca da kolay bir şey anlatmıyor. "2 yaşına kadar emzirdim, e yanımda da yattı, neden olmuyor" denecek şekilde "teknik-taktik" meseleler değil...
Başlarda çok heyecanlıydım. Zannettim ki, bu sebeplere riayet edince, sonucu da göreceğiz... ama öyle olmadı...
Geç anladım, çok geç anladım...

Keşke çocuğuma çikolatayı az vermeye dikkat ettiğim kadar, kaygı vermemeye dikkat etseydim...
Keşke diz çöküp onun göz seviyesinde konuşmalar yapmaya çalışmak yerine, şöyle içten bir tebessüm ediverseydim...
Keşke problemle karşılaştığımda "şimdi ne yapacağız, ne demişti o programda.." falan diye düşünmek yerine, problemi kabullenecek genişliğe sahip olsaydım...
Keşke çocuklarıma odaklandığım kadar, eşime odaklansaydım, keşke... meğer bir babanın çocuğuna yapabileceği en iyi iylik eşine kaygı vermemesi, yük olmaması imiş...
Keşke hassas olacağım derken, kendimi kasmasaydım, yapmacık olmasaydım..
Keşke akrabalar çocuğuma uygunsuz davranınca aşırı tepki vermeseydim de, babalarını o halde görmeselerdi..

Yapamadım, yapamazdım da... çünkü bunları bilmek, yapmam için yeterli değildi ve hala yeterli değil...

İsterseniz, arşivi 10 kere dinleyin, buradaki tüm yazıları okuyun... elbette faydası olacaktır ama onun sizi götüreceği yer sınırlı... İki önemli faydası var arşiv dinlemenin.. pedagojik farkındalığınız artıyor, yani meseleleri daha sağlıklı yorumluyorsunuz. (bu arada Adem Hoca programlarda bir yol haritası çiziyor. Bir rota belirliyor. Detaylar çocuktan çocuğa değişiyor, bunu anne babanın iyi gözlemlemesi lazım. her tavsiye her çocuk için geçerli değil yani...)

Bir de Adem hocanın anlatımı, ses tonu, vurguları, içimizde dokunduğu noktalar insana iyi geliyor..

Bundan sonrası size kalmış... yani duygularını yönetme kısmı... işte bu kısım kritik.. neden? çünkü ruhsal iyileşme kaplumbağa hızında oluyor.. kimin iyileşmesi? bizim iyileşmemiz.. ya ben çocuğumu sordum, sen bizdeki sorunları anlatıyorsun? evet, bizi anlatıyorum, çünkü çocuklarımız böyle doğmadı... emin olun, ne davranış bozukluğu varsa çevrenin etkisiyle oluyor.. Bu çevrede anne baba da var, günümüz şartlarının etkileri de var...

Mesela, bizim çocukken kendimizi terapi ettiğimiz, kendi kendimize keşfetme imkanı bulduğumuz, kurallarını bizim koyduğumuz sokağımız vardı.. şimdi birçok çocuk evlere hapsolmuş durumda... 100m2 alanda, 4 dört duvar arasında anne ve çocuklar ne yapabilirse artık.. destek olacak nene, dede, teyze, komşu yok.. hatta köstek olan var... komşular yakın ama uzak... baba akşama ancak gelecek...

Ben şuna kanaat getirdim en sonunda...

Öncelikle bu yoldan, yani insânî çözümlerden başka yol yok... bulursanız bana da haber verin. yol bu yol, diğerleri çıkmaz sokak... ilk önce buna inanmanız lazım. İnanmazsanız birçok takipçi gibi yollarda takılıp kalırsınız..
Diğer konu ise, benim çocukluğumdan gelen sorunlarım var. Daralmış bir babayım, problem çözme yeteneğim gelişmemiş ve Adem hocanın tespitiyle mimiklerimi kullanamıyorum. vs...
bunları bir kabul etmek lazım ve iyileşmenin zaman alacağını da...

E bu arada çocuklar büyüyor gidiyor, onlara ne olacak? Olduğu kadar olacak... belki, benden bir şeyler bulaşacak onlara da ama benim çocukluğum gibi kötü olmayacak inşallah... onlar kendi çocuklarına daha iyi davranacak ve böylece nesiller alacak bir tasaffi (saflaşma) süreci başlayacak.

Yani, ben bir kısır döngüyü kırıyorum şuan... fazla değil, birkaç asır geri gittiğimizde müthiş bir toplum ve aile yapısı çıkıyor karşımıza. Nesiller boyu kirlene kirlene bugünkü hale gelmiş... şimdi de bu bulanık suyun durulması, berraklaşması nesiller alacak.. Ben ailemden öğrendiğim yol ve yöntemleri devam ettirmeyerek, dediğim gibi kısır döngüyü kırarak, aslında önemli bir iş yapmış oluyorum zaten...

Dediğiniz gibi bu forumda bir sürü kişi dert yanıp duruyor. Ama en azında bir arayışta, değil mi? peki dışarıdaki olayın farkında bile olmayan, cezaysa ceza, ödülse ödül, çocuk dediğin birinden korkacak diyen insanlar?? Henüz akıntıya kürek çektiklerinin farkında olmayan insanlar?? Bir yokoluş içinde varolduğunu zanneden yığınlar?? Bu insanların çocuklarının cevval olması sizi yanıltmasın... Belki de içindeki acıları duymamak için büründüğü bir hali var çocuğun..

Çocuğunuzu etiketlemeyin, kıyaslamayın, olduğu hali ile kabul etmeye çalışın..

Bir de şu var ki, kesinlikle atlanmamalı... biz zincirin sadece bir halkasıyız. evet önemli bir halkayız çocuğun hayatında, ama tek tesir unsuru biz değiliz. İleride karşılaşacağı bir öğretmen, arkadaş, eş ya da yaşayacağı bir hadise, bizim yıllarca veremediğimiz duyguları kazandırabilir çocuğa.. Allahın lütfü keremi nerede gizli bilemeyiz... Kader planında, sebepler dairesinde biz bize düşeni gücümüz yettiği ölçüde yapmaya çalışıyoruz..

Bu noktada, beklentilerimizi de minimuma indirirsek eğer, hayal kırıklıkları yaşamayız. Yani ben doğru olanı, en doğru şekilde yapmaya çalışıyorum, netice Rabbimin lütfu... 2x2=4 etmiyor her zaman.. bazen 3 eder bazen 5...

Peki, biz nasıl iyi olacağız, duygularımızı nasıl yöneteceğiz?

Bir ömür uğraşacağımız bu sorunun kısa bir cevabı var. "içimizdeki kıymıkları tek tek temizleyeceğiz..."

Daha fazla uzatmamak için bir örnek vereceğim.. bakın diyorsunuz ki, "Dun gece kizim uyudugu halde cok kizgindim bi an uyuyan cicuga kizginlikla baktugimi fark ettim." ardından çok güzel bir şey yapmışsınız ve yanına yatmışsınız. yani duygunuzu yönetmişsiniz...

Eminim, kızınızın yanına onun ihtiyacı olduğu için değil, kendinizin ihtiyacı olduğu için yatmışsınızdır... belki de çocuğumuza sarılmaya, onunla konuşmaya, oynamaya, en az onun kadar ihtiyacımız var, belki de daha fazla... "Çocuk insanı iyi eder" deki espri bu zaten...

Şimdi kıymık meselesine dönecek olursan, çocuğunuz o masum haliyle uyurken dahi size "dürtü" veriyor ya... işte bu dürtülerin sizin içinize dokunduğu, alıcısının olduğu bir yara var demekki.. o damarı takip edip, kaynağına inip, kıymığı bulup oradan çıkarmadıkça, iyi olmamız zor...

Hani, mızmızlanınca işimiz şişiyor, bir daral geliyor ya... bas bas bağırınca, çarpı çarpıveresimiz geliyor ya... bunlar hep içimizdeki kıymıklar.

Mesela, sözümüzü dinlemedi ve öfkelendik.. muhtemelen "yetersizlik duygumuza" dokundu.. Sevmek istedik, izin vermedi, canımız sıkıldı.. muhtemelen "değersizlik duygumuza" dokundu... bir şey söylediniz, "yalan söylüyorsun" dedi, halbuki doğru söylediniz ama kızdınız.. muhtemelen "suçluluk duygunuza" dokundu...

Bu minvalde, eşimizin, işimizin, çocuğumuzun velhasıl hayatımızdaki her şeyin içimizde dokunduğu karşılık bulduğu bir yer var... Onun için mesele, kişiler ya da hadiselerden ziyade, bize nasıl ve ne kadar tesir ettiği.
Bu forumda Ruhsal Difüzyon isimli bir yazı paylaştım.. orada içimize vizesiz giren duygulardan daha detaylı bahsettim.

Peki, çevremizdeki hadiseleri, kişileri kontrol edemiyoruz? edemeyiz de zaten.. onun için dışa değil, içe, içimize dönmemiz lazım..

Kıymıkları bulduktan ve yaralarımızı, duygularımızı anlamlandırdıktan sonra yönetmesi daha kolay olacaktır inşallah.. yine zor olacak da, nispeten kolay yani :))

Son olarak, iradi duyarsızlaşma konusunu da araştırmanızı tavsiye ederim. Forumda bu konuda da uzun uzun yazışmıştık...

Uzun oldu biliyorum ama konu derin olunca, çerçevesi de geniş oldu.. kusura bakmayın

uzun oldu ama mükemmel oldu. zinciri kırma konusundaki fikirleriniz ve hatta bu yazıdaki tüm fikirleri düşünüp de yazamadıklarım dile gelmiş. çok güzel hatta günlüğüme not olarak ekliyorum. ince detaylar içimin kıymıklarının bir kaçını temizledi bile...

çok teşekkürler.
 

şifa

New member
Merhaba,

Çaresizlik insanı tüketiyor değil mi? Sen o kadar uğraş, aman zarar görmesin, aman ruhu incinmesin, aman fıtratı-mizacı bozulmasın de... ama bir türlü huzuru, sükûneti yakalayama...
Aslında bir sakin olsa, bir dediklerimi yapsa, her şey güzel olacak, ben de ona arzu ettiğim gibi anneliki babalık yapacağım diyor insan, değil mi?

Halbuki, ben kendime rağmen, kendi yaralarıma rağmen, kendi problemlerime rağmen, ona geniş ve duyarlı bir anne baba olmaya çalışıyorum, diyor insan, değil mi?

Bunların hepsini ben de söyledim, zaman zaman söylüyorum hâlâ.. emin olan söyleyen de bir sürü insan var... Çok git geller yaşadım, başka yol yöntemler bulmak istedim, denedim...

10 yıldır evliyiz. iki kızımız var. bir 5,5 yaşında, diğeri 1,5...
2012 de dinlemeye başladım. Arşivin tamamını dinledim ve 600 programdaki 4.900 adet sorunun tamamını yazdım. Şu sıralar yeniden dinlemeye başladım. Şimdi de pedagojik fihrist çalışması yapıyorum, yani kategorilere ayırıyorum soru-cevapları... Geçen sene ikinci üniversite olarak Sosyoloji'ye başladım...

Bunları neden yazıyorum?

Ya emin olun bu iş öyle kolay değil. Adem hoca da kolay bir şey anlatmıyor. "2 yaşına kadar emzirdim, e yanımda da yattı, neden olmuyor" denecek şekilde "teknik-taktik" meseleler değil...
Başlarda çok heyecanlıydım. Zannettim ki, bu sebeplere riayet edince, sonucu da göreceğiz... ama öyle olmadı...
Geç anladım, çok geç anladım...

Keşke çocuğuma çikolatayı az vermeye dikkat ettiğim kadar, kaygı vermemeye dikkat etseydim...
Keşke diz çöküp onun göz seviyesinde konuşmalar yapmaya çalışmak yerine, şöyle içten bir tebessüm ediverseydim...
Keşke problemle karşılaştığımda "şimdi ne yapacağız, ne demişti o programda.." falan diye düşünmek yerine, problemi kabullenecek genişliğe sahip olsaydım...
Keşke çocuklarıma odaklandığım kadar, eşime odaklansaydım, keşke... meğer bir babanın çocuğuna yapabileceği en iyi iylik eşine kaygı vermemesi, yük olmaması imiş...
Keşke hassas olacağım derken, kendimi kasmasaydım, yapmacık olmasaydım..
Keşke akrabalar çocuğuma uygunsuz davranınca aşırı tepki vermeseydim de, babalarını o halde görmeselerdi..

Yapamadım, yapamazdım da... çünkü bunları bilmek, yapmam için yeterli değildi ve hala yeterli değil...

İsterseniz, arşivi 10 kere dinleyin, buradaki tüm yazıları okuyun... elbette faydası olacaktır ama onun sizi götüreceği yer sınırlı... İki önemli faydası var arşiv dinlemenin.. pedagojik farkındalığınız artıyor, yani meseleleri daha sağlıklı yorumluyorsunuz. (bu arada Adem Hoca programlarda bir yol haritası çiziyor. Bir rota belirliyor. Detaylar çocuktan çocuğa değişiyor, bunu anne babanın iyi gözlemlemesi lazım. her tavsiye her çocuk için geçerli değil yani...)

Bir de Adem hocanın anlatımı, ses tonu, vurguları, içimizde dokunduğu noktalar insana iyi geliyor..

Bundan sonrası size kalmış... yani duygularını yönetme kısmı... işte bu kısım kritik.. neden? çünkü ruhsal iyileşme kaplumbağa hızında oluyor.. kimin iyileşmesi? bizim iyileşmemiz.. ya ben çocuğumu sordum, sen bizdeki sorunları anlatıyorsun? evet, bizi anlatıyorum, çünkü çocuklarımız böyle doğmadı... emin olun, ne davranış bozukluğu varsa çevrenin etkisiyle oluyor.. Bu çevrede anne baba da var, günümüz şartlarının etkileri de var...

Mesela, bizim çocukken kendimizi terapi ettiğimiz, kendi kendimize keşfetme imkanı bulduğumuz, kurallarını bizim koyduğumuz sokağımız vardı.. şimdi birçok çocuk evlere hapsolmuş durumda... 100m2 alanda, 4 dört duvar arasında anne ve çocuklar ne yapabilirse artık.. destek olacak nene, dede, teyze, komşu yok.. hatta köstek olan var... komşular yakın ama uzak... baba akşama ancak gelecek...

Ben şuna kanaat getirdim en sonunda...

Öncelikle bu yoldan, yani insânî çözümlerden başka yol yok... bulursanız bana da haber verin. yol bu yol, diğerleri çıkmaz sokak... ilk önce buna inanmanız lazım. İnanmazsanız birçok takipçi gibi yollarda takılıp kalırsınız..
Diğer konu ise, benim çocukluğumdan gelen sorunlarım var. Daralmış bir babayım, problem çözme yeteneğim gelişmemiş ve Adem hocanın tespitiyle mimiklerimi kullanamıyorum. vs...
bunları bir kabul etmek lazım ve iyileşmenin zaman alacağını da...

E bu arada çocuklar büyüyor gidiyor, onlara ne olacak? Olduğu kadar olacak... belki, benden bir şeyler bulaşacak onlara da ama benim çocukluğum gibi kötü olmayacak inşallah... onlar kendi çocuklarına daha iyi davranacak ve böylece nesiller alacak bir tasaffi (saflaşma) süreci başlayacak.

Yani, ben bir kısır döngüyü kırıyorum şuan... fazla değil, birkaç asır geri gittiğimizde müthiş bir toplum ve aile yapısı çıkıyor karşımıza. Nesiller boyu kirlene kirlene bugünkü hale gelmiş... şimdi de bu bulanık suyun durulması, berraklaşması nesiller alacak.. Ben ailemden öğrendiğim yol ve yöntemleri devam ettirmeyerek, dediğim gibi kısır döngüyü kırarak, aslında önemli bir iş yapmış oluyorum zaten...

Dediğiniz gibi bu forumda bir sürü kişi dert yanıp duruyor. Ama en azında bir arayışta, değil mi? peki dışarıdaki olayın farkında bile olmayan, cezaysa ceza, ödülse ödül, çocuk dediğin birinden korkacak diyen insanlar?? Henüz akıntıya kürek çektiklerinin farkında olmayan insanlar?? Bir yokoluş içinde varolduğunu zanneden yığınlar?? Bu insanların çocuklarının cevval olması sizi yanıltmasın... Belki de içindeki acıları duymamak için büründüğü bir hali var çocuğun..

Çocuğunuzu etiketlemeyin, kıyaslamayın, olduğu hali ile kabul etmeye çalışın..

Bir de şu var ki, kesinlikle atlanmamalı... biz zincirin sadece bir halkasıyız. evet önemli bir halkayız çocuğun hayatında, ama tek tesir unsuru biz değiliz. İleride karşılaşacağı bir öğretmen, arkadaş, eş ya da yaşayacağı bir hadise, bizim yıllarca veremediğimiz duyguları kazandırabilir çocuğa.. Allahın lütfü keremi nerede gizli bilemeyiz... Kader planında, sebepler dairesinde biz bize düşeni gücümüz yettiği ölçüde yapmaya çalışıyoruz..

Bu noktada, beklentilerimizi de minimuma indirirsek eğer, hayal kırıklıkları yaşamayız. Yani ben doğru olanı, en doğru şekilde yapmaya çalışıyorum, netice Rabbimin lütfu... 2x2=4 etmiyor her zaman.. bazen 3 eder bazen 5...

Peki, biz nasıl iyi olacağız, duygularımızı nasıl yöneteceğiz?

Bir ömür uğraşacağımız bu sorunun kısa bir cevabı var. "içimizdeki kıymıkları tek tek temizleyeceğiz..."

Daha fazla uzatmamak için bir örnek vereceğim.. bakın diyorsunuz ki, "Dun gece kizim uyudugu halde cok kizgindim bi an uyuyan cicuga kizginlikla baktugimi fark ettim." ardından çok güzel bir şey yapmışsınız ve yanına yatmışsınız. yani duygunuzu yönetmişsiniz...

Eminim, kızınızın yanına onun ihtiyacı olduğu için değil, kendinizin ihtiyacı olduğu için yatmışsınızdır... belki de çocuğumuza sarılmaya, onunla konuşmaya, oynamaya, en az onun kadar ihtiyacımız var, belki de daha fazla... "Çocuk insanı iyi eder" deki espri bu zaten...

Şimdi kıymık meselesine dönecek olursan, çocuğunuz o masum haliyle uyurken dahi size "dürtü" veriyor ya... işte bu dürtülerin sizin içinize dokunduğu, alıcısının olduğu bir yara var demekki.. o damarı takip edip, kaynağına inip, kıymığı bulup oradan çıkarmadıkça, iyi olmamız zor...

Hani, mızmızlanınca işimiz şişiyor, bir daral geliyor ya... bas bas bağırınca, çarpı çarpıveresimiz geliyor ya... bunlar hep içimizdeki kıymıklar.

Mesela, sözümüzü dinlemedi ve öfkelendik.. muhtemelen "yetersizlik duygumuza" dokundu.. Sevmek istedik, izin vermedi, canımız sıkıldı.. muhtemelen "değersizlik duygumuza" dokundu... bir şey söylediniz, "yalan söylüyorsun" dedi, halbuki doğru söylediniz ama kızdınız.. muhtemelen "suçluluk duygunuza" dokundu...

Bu minvalde, eşimizin, işimizin, çocuğumuzun velhasıl hayatımızdaki her şeyin içimizde dokunduğu karşılık bulduğu bir yer var... Onun için mesele, kişiler ya da hadiselerden ziyade, bize nasıl ve ne kadar tesir ettiği.
Bu forumda Ruhsal Difüzyon isimli bir yazı paylaştım.. orada içimize vizesiz giren duygulardan daha detaylı bahsettim.

Peki, çevremizdeki hadiseleri, kişileri kontrol edemiyoruz? edemeyiz de zaten.. onun için dışa değil, içe, içimize dönmemiz lazım..

Kıymıkları bulduktan ve yaralarımızı, duygularımızı anlamlandırdıktan sonra yönetmesi daha kolay olacaktır inşallah.. yine zor olacak da, nispeten kolay yani :))

Son olarak, iradi duyarsızlaşma konusunu da araştırmanızı tavsiye ederim. Forumda bu konuda da uzun uzun yazışmıştık...

Uzun oldu biliyorum ama konu derin olunca, çerçevesi de geniş oldu.. kusura bakmayın

Gerçek ten çok güzel anlatmışsınız. Bende faydalandım kendi adıma. Hatta bi nebzede su serpildi içime. Benim gibi birileri daha varmış dedim. Yani kendini düzeltmekte zorlanan bir tek ben değilmişim. Ama olacak inşaAllah. Başarmak için biraz daha gayret.
 

F11

New member
Merhaba,

Çaresizlik insanı tüketiyor değil mi? Sen o kadar uğraş, aman zarar görmesin, aman ruhu incinmesin, aman fıtratı-mizacı bozulmasın de... ama bir türlü huzuru, sükûneti yakalayama...
Aslında bir sakin olsa, bir dediklerimi yapsa, her şey güzel olacak, ben de ona arzu ettiğim gibi anneliki babalık yapacağım diyor insan, değil mi?

Halbuki, ben kendime rağmen, kendi yaralarıma rağmen, kendi problemlerime rağmen, ona geniş ve duyarlı bir anne baba olmaya çalışıyorum, diyor insan, değil mi?

Bunların hepsini ben de söyledim, zaman zaman söylüyorum hâlâ.. emin olan söyleyen de bir sürü insan var... Çok git geller yaşadım, başka yol yöntemler bulmak istedim, denedim...

10 yıldır evliyiz. iki kızımız var. bir 5,5 yaşında, diğeri 1,5...
2012 de dinlemeye başladım. Arşivin tamamını dinledim ve 600 programdaki 4.900 adet sorunun tamamını yazdım. Şu sıralar yeniden dinlemeye başladım. Şimdi de pedagojik fihrist çalışması yapıyorum, yani kategorilere ayırıyorum soru-cevapları... Geçen sene ikinci üniversite olarak Sosyoloji'ye başladım...

Bunları neden yazıyorum?

Ya emin olun bu iş öyle kolay değil. Adem hoca da kolay bir şey anlatmıyor. "2 yaşına kadar emzirdim, e yanımda da yattı, neden olmuyor" denecek şekilde "teknik-taktik" meseleler değil...
Başlarda çok heyecanlıydım. Zannettim ki, bu sebeplere riayet edince, sonucu da göreceğiz... ama öyle olmadı...
Geç anladım, çok geç anladım...

Keşke çocuğuma çikolatayı az vermeye dikkat ettiğim kadar, kaygı vermemeye dikkat etseydim...
Keşke diz çöküp onun göz seviyesinde konuşmalar yapmaya çalışmak yerine, şöyle içten bir tebessüm ediverseydim...
Keşke problemle karşılaştığımda "şimdi ne yapacağız, ne demişti o programda.." falan diye düşünmek yerine, problemi kabullenecek genişliğe sahip olsaydım...
Keşke çocuklarıma odaklandığım kadar, eşime odaklansaydım, keşke... meğer bir babanın çocuğuna yapabileceği en iyi iylik eşine kaygı vermemesi, yük olmaması imiş...
Keşke hassas olacağım derken, kendimi kasmasaydım, yapmacık olmasaydım..
Keşke akrabalar çocuğuma uygunsuz davranınca aşırı tepki vermeseydim de, babalarını o halde görmeselerdi..

Yapamadım, yapamazdım da... çünkü bunları bilmek, yapmam için yeterli değildi ve hala yeterli değil...

İsterseniz, arşivi 10 kere dinleyin, buradaki tüm yazıları okuyun... elbette faydası olacaktır ama onun sizi götüreceği yer sınırlı... İki önemli faydası var arşiv dinlemenin.. pedagojik farkındalığınız artıyor, yani meseleleri daha sağlıklı yorumluyorsunuz. (bu arada Adem Hoca programlarda bir yol haritası çiziyor. Bir rota belirliyor. Detaylar çocuktan çocuğa değişiyor, bunu anne babanın iyi gözlemlemesi lazım. her tavsiye her çocuk için geçerli değil yani...)

Bir de Adem hocanın anlatımı, ses tonu, vurguları, içimizde dokunduğu noktalar insana iyi geliyor..

Bundan sonrası size kalmış... yani duygularını yönetme kısmı... işte bu kısım kritik.. neden? çünkü ruhsal iyileşme kaplumbağa hızında oluyor.. kimin iyileşmesi? bizim iyileşmemiz.. ya ben çocuğumu sordum, sen bizdeki sorunları anlatıyorsun? evet, bizi anlatıyorum, çünkü çocuklarımız böyle doğmadı... emin olun, ne davranış bozukluğu varsa çevrenin etkisiyle oluyor.. Bu çevrede anne baba da var, günümüz şartlarının etkileri de var...

Mesela, bizim çocukken kendimizi terapi ettiğimiz, kendi kendimize keşfetme imkanı bulduğumuz, kurallarını bizim koyduğumuz sokağımız vardı.. şimdi birçok çocuk evlere hapsolmuş durumda... 100m2 alanda, 4 dört duvar arasında anne ve çocuklar ne yapabilirse artık.. destek olacak nene, dede, teyze, komşu yok.. hatta köstek olan var... komşular yakın ama uzak... baba akşama ancak gelecek...

Ben şuna kanaat getirdim en sonunda...

Öncelikle bu yoldan, yani insânî çözümlerden başka yol yok... bulursanız bana da haber verin. yol bu yol, diğerleri çıkmaz sokak... ilk önce buna inanmanız lazım. İnanmazsanız birçok takipçi gibi yollarda takılıp kalırsınız..
Diğer konu ise, benim çocukluğumdan gelen sorunlarım var. Daralmış bir babayım, problem çözme yeteneğim gelişmemiş ve Adem hocanın tespitiyle mimiklerimi kullanamıyorum. vs...
bunları bir kabul etmek lazım ve iyileşmenin zaman alacağını da...

E bu arada çocuklar büyüyor gidiyor, onlara ne olacak? Olduğu kadar olacak... belki, benden bir şeyler bulaşacak onlara da ama benim çocukluğum gibi kötü olmayacak inşallah... onlar kendi çocuklarına daha iyi davranacak ve böylece nesiller alacak bir tasaffi (saflaşma) süreci başlayacak.

Yani, ben bir kısır döngüyü kırıyorum şuan... fazla değil, birkaç asır geri gittiğimizde müthiş bir toplum ve aile yapısı çıkıyor karşımıza. Nesiller boyu kirlene kirlene bugünkü hale gelmiş... şimdi de bu bulanık suyun durulması, berraklaşması nesiller alacak.. Ben ailemden öğrendiğim yol ve yöntemleri devam ettirmeyerek, dediğim gibi kısır döngüyü kırarak, aslında önemli bir iş yapmış oluyorum zaten...

Dediğiniz gibi bu forumda bir sürü kişi dert yanıp duruyor. Ama en azında bir arayışta, değil mi? peki dışarıdaki olayın farkında bile olmayan, cezaysa ceza, ödülse ödül, çocuk dediğin birinden korkacak diyen insanlar?? Henüz akıntıya kürek çektiklerinin farkında olmayan insanlar?? Bir yokoluş içinde varolduğunu zanneden yığınlar?? Bu insanların çocuklarının cevval olması sizi yanıltmasın... Belki de içindeki acıları duymamak için büründüğü bir hali var çocuğun..

Çocuğunuzu etiketlemeyin, kıyaslamayın, olduğu hali ile kabul etmeye çalışın..

Bir de şu var ki, kesinlikle atlanmamalı... biz zincirin sadece bir halkasıyız. evet önemli bir halkayız çocuğun hayatında, ama tek tesir unsuru biz değiliz. İleride karşılaşacağı bir öğretmen, arkadaş, eş ya da yaşayacağı bir hadise, bizim yıllarca veremediğimiz duyguları kazandırabilir çocuğa.. Allahın lütfü keremi nerede gizli bilemeyiz... Kader planında, sebepler dairesinde biz bize düşeni gücümüz yettiği ölçüde yapmaya çalışıyoruz..

Bu noktada, beklentilerimizi de minimuma indirirsek eğer, hayal kırıklıkları yaşamayız. Yani ben doğru olanı, en doğru şekilde yapmaya çalışıyorum, netice Rabbimin lütfu... 2x2=4 etmiyor her zaman.. bazen 3 eder bazen 5...

Peki, biz nasıl iyi olacağız, duygularımızı nasıl yöneteceğiz?

Bir ömür uğraşacağımız bu sorunun kısa bir cevabı var. "içimizdeki kıymıkları tek tek temizleyeceğiz..."

Daha fazla uzatmamak için bir örnek vereceğim.. bakın diyorsunuz ki, "Dun gece kizim uyudugu halde cok kizgindim bi an uyuyan cicuga kizginlikla baktugimi fark ettim." ardından çok güzel bir şey yapmışsınız ve yanına yatmışsınız. yani duygunuzu yönetmişsiniz...

Eminim, kızınızın yanına onun ihtiyacı olduğu için değil, kendinizin ihtiyacı olduğu için yatmışsınızdır... belki de çocuğumuza sarılmaya, onunla konuşmaya, oynamaya, en az onun kadar ihtiyacımız var, belki de daha fazla... "Çocuk insanı iyi eder" deki espri bu zaten...

Şimdi kıymık meselesine dönecek olursan, çocuğunuz o masum haliyle uyurken dahi size "dürtü" veriyor ya... işte bu dürtülerin sizin içinize dokunduğu, alıcısının olduğu bir yara var demekki.. o damarı takip edip, kaynağına inip, kıymığı bulup oradan çıkarmadıkça, iyi olmamız zor...

Hani, mızmızlanınca işimiz şişiyor, bir daral geliyor ya... bas bas bağırınca, çarpı çarpıveresimiz geliyor ya... bunlar hep içimizdeki kıymıklar.

Mesela, sözümüzü dinlemedi ve öfkelendik.. muhtemelen "yetersizlik duygumuza" dokundu.. Sevmek istedik, izin vermedi, canımız sıkıldı.. muhtemelen "değersizlik duygumuza" dokundu... bir şey söylediniz, "yalan söylüyorsun" dedi, halbuki doğru söylediniz ama kızdınız.. muhtemelen "suçluluk duygunuza" dokundu...

Bu minvalde, eşimizin, işimizin, çocuğumuzun velhasıl hayatımızdaki her şeyin içimizde dokunduğu karşılık bulduğu bir yer var... Onun için mesele, kişiler ya da hadiselerden ziyade, bize nasıl ve ne kadar tesir ettiği.
Bu forumda Ruhsal Difüzyon isimli bir yazı paylaştım.. orada içimize vizesiz giren duygulardan daha detaylı bahsettim.

Peki, çevremizdeki hadiseleri, kişileri kontrol edemiyoruz? edemeyiz de zaten.. onun için dışa değil, içe, içimize dönmemiz lazım..

Kıymıkları bulduktan ve yaralarımızı, duygularımızı anlamlandırdıktan sonra yönetmesi daha kolay olacaktır inşallah.. yine zor olacak da, nispeten kolay yani :))

Son olarak, iradi duyarsızlaşma konusunu da araştırmanızı tavsiye ederim. Forumda bu konuda da uzun uzun yazışmıştık...

Uzun oldu biliyorum ama konu derin olunca, çerçevesi de geniş oldu.. kusura bakmayın

Okurken gozlerim doldu
Cok guzel anlatmissiniz icimdekileri saolun donup donup tekrar okuyarak enerji aldim yazinizdan tesekkurler
 

baharibeklerken

New member
Merhaba,

Çaresizlik insanı tüketiyor değil mi? Sen o kadar uğraş, aman zarar görmesin, aman ruhu incinmesin, aman fıtratı-mizacı bozulmasın de... ama bir türlü huzuru, sükûneti yakalayama...
Aslında bir sakin olsa, bir dediklerimi yapsa, her şey güzel olacak, ben de ona arzu ettiğim gibi anneliki babalık yapacağım diyor insan, değil mi?

Halbuki, ben kendime rağmen, kendi yaralarıma rağmen, kendi problemlerime rağmen, ona geniş ve duyarlı bir anne baba olmaya çalışıyorum, diyor insan, değil mi?

Bunların hepsini ben de söyledim, zaman zaman söylüyorum hâlâ.. emin olan söyleyen de bir sürü insan var... Çok git geller yaşadım, başka yol yöntemler bulmak istedim, denedim...

10 yıldır evliyiz. iki kızımız var. bir 5,5 yaşında, diğeri 1,5...
2012 de dinlemeye başladım. Arşivin tamamını dinledim ve 600 programdaki 4.900 adet sorunun tamamını yazdım. Şu sıralar yeniden dinlemeye başladım. Şimdi de pedagojik fihrist çalışması yapıyorum, yani kategorilere ayırıyorum soru-cevapları... Geçen sene ikinci üniversite olarak Sosyoloji'ye başladım...

Bunları neden yazıyorum?

Ya emin olun bu iş öyle kolay değil. Adem hoca da kolay bir şey anlatmıyor. "2 yaşına kadar emzirdim, e yanımda da yattı, neden olmuyor" denecek şekilde "teknik-taktik" meseleler değil...
Başlarda çok heyecanlıydım. Zannettim ki, bu sebeplere riayet edince, sonucu da göreceğiz... ama öyle olmadı...
Geç anladım, çok geç anladım...

Keşke çocuğuma çikolatayı az vermeye dikkat ettiğim kadar, kaygı vermemeye dikkat etseydim...
Keşke diz çöküp onun göz seviyesinde konuşmalar yapmaya çalışmak yerine, şöyle içten bir tebessüm ediverseydim...
Keşke problemle karşılaştığımda "şimdi ne yapacağız, ne demişti o programda.." falan diye düşünmek yerine, problemi kabullenecek genişliğe sahip olsaydım...
Keşke çocuklarıma odaklandığım kadar, eşime odaklansaydım, keşke... meğer bir babanın çocuğuna yapabileceği en iyi iylik eşine kaygı vermemesi, yük olmaması imiş...
Keşke hassas olacağım derken, kendimi kasmasaydım, yapmacık olmasaydım..
Keşke akrabalar çocuğuma uygunsuz davranınca aşırı tepki vermeseydim de, babalarını o halde görmeselerdi..

Yapamadım, yapamazdım da... çünkü bunları bilmek, yapmam için yeterli değildi ve hala yeterli değil...

İsterseniz, arşivi 10 kere dinleyin, buradaki tüm yazıları okuyun... elbette faydası olacaktır ama onun sizi götüreceği yer sınırlı... İki önemli faydası var arşiv dinlemenin.. pedagojik farkındalığınız artıyor, yani meseleleri daha sağlıklı yorumluyorsunuz. (bu arada Adem Hoca programlarda bir yol haritası çiziyor. Bir rota belirliyor. Detaylar çocuktan çocuğa değişiyor, bunu anne babanın iyi gözlemlemesi lazım. her tavsiye her çocuk için geçerli değil yani...)

Bir de Adem hocanın anlatımı, ses tonu, vurguları, içimizde dokunduğu noktalar insana iyi geliyor..

Bundan sonrası size kalmış... yani duygularını yönetme kısmı... işte bu kısım kritik.. neden? çünkü ruhsal iyileşme kaplumbağa hızında oluyor.. kimin iyileşmesi? bizim iyileşmemiz.. ya ben çocuğumu sordum, sen bizdeki sorunları anlatıyorsun? evet, bizi anlatıyorum, çünkü çocuklarımız böyle doğmadı... emin olun, ne davranış bozukluğu varsa çevrenin etkisiyle oluyor.. Bu çevrede anne baba da var, günümüz şartlarının etkileri de var...

Mesela, bizim çocukken kendimizi terapi ettiğimiz, kendi kendimize keşfetme imkanı bulduğumuz, kurallarını bizim koyduğumuz sokağımız vardı.. şimdi birçok çocuk evlere hapsolmuş durumda... 100m2 alanda, 4 dört duvar arasında anne ve çocuklar ne yapabilirse artık.. destek olacak nene, dede, teyze, komşu yok.. hatta köstek olan var... komşular yakın ama uzak... baba akşama ancak gelecek...

Ben şuna kanaat getirdim en sonunda...

Öncelikle bu yoldan, yani insânî çözümlerden başka yol yok... bulursanız bana da haber verin. yol bu yol, diğerleri çıkmaz sokak... ilk önce buna inanmanız lazım. İnanmazsanız birçok takipçi gibi yollarda takılıp kalırsınız..
Diğer konu ise, benim çocukluğumdan gelen sorunlarım var. Daralmış bir babayım, problem çözme yeteneğim gelişmemiş ve Adem hocanın tespitiyle mimiklerimi kullanamıyorum. vs...
bunları bir kabul etmek lazım ve iyileşmenin zaman alacağını da...

E bu arada çocuklar büyüyor gidiyor, onlara ne olacak? Olduğu kadar olacak... belki, benden bir şeyler bulaşacak onlara da ama benim çocukluğum gibi kötü olmayacak inşallah... onlar kendi çocuklarına daha iyi davranacak ve böylece nesiller alacak bir tasaffi (saflaşma) süreci başlayacak.

Yani, ben bir kısır döngüyü kırıyorum şuan... fazla değil, birkaç asır geri gittiğimizde müthiş bir toplum ve aile yapısı çıkıyor karşımıza. Nesiller boyu kirlene kirlene bugünkü hale gelmiş... şimdi de bu bulanık suyun durulması, berraklaşması nesiller alacak.. Ben ailemden öğrendiğim yol ve yöntemleri devam ettirmeyerek, dediğim gibi kısır döngüyü kırarak, aslında önemli bir iş yapmış oluyorum zaten...

Dediğiniz gibi bu forumda bir sürü kişi dert yanıp duruyor. Ama en azında bir arayışta, değil mi? peki dışarıdaki olayın farkında bile olmayan, cezaysa ceza, ödülse ödül, çocuk dediğin birinden korkacak diyen insanlar?? Henüz akıntıya kürek çektiklerinin farkında olmayan insanlar?? Bir yokoluş içinde varolduğunu zanneden yığınlar?? Bu insanların çocuklarının cevval olması sizi yanıltmasın... Belki de içindeki acıları duymamak için büründüğü bir hali var çocuğun..

Çocuğunuzu etiketlemeyin, kıyaslamayın, olduğu hali ile kabul etmeye çalışın..

Bir de şu var ki, kesinlikle atlanmamalı... biz zincirin sadece bir halkasıyız. evet önemli bir halkayız çocuğun hayatında, ama tek tesir unsuru biz değiliz. İleride karşılaşacağı bir öğretmen, arkadaş, eş ya da yaşayacağı bir hadise, bizim yıllarca veremediğimiz duyguları kazandırabilir çocuğa.. Allahın lütfü keremi nerede gizli bilemeyiz... Kader planında, sebepler dairesinde biz bize düşeni gücümüz yettiği ölçüde yapmaya çalışıyoruz..

Bu noktada, beklentilerimizi de minimuma indirirsek eğer, hayal kırıklıkları yaşamayız. Yani ben doğru olanı, en doğru şekilde yapmaya çalışıyorum, netice Rabbimin lütfu... 2x2=4 etmiyor her zaman.. bazen 3 eder bazen 5...

Peki, biz nasıl iyi olacağız, duygularımızı nasıl yöneteceğiz?

Bir ömür uğraşacağımız bu sorunun kısa bir cevabı var. "içimizdeki kıymıkları tek tek temizleyeceğiz..."

Daha fazla uzatmamak için bir örnek vereceğim.. bakın diyorsunuz ki, "Dun gece kizim uyudugu halde cok kizgindim bi an uyuyan cicuga kizginlikla baktugimi fark ettim." ardından çok güzel bir şey yapmışsınız ve yanına yatmışsınız. yani duygunuzu yönetmişsiniz...

Eminim, kızınızın yanına onun ihtiyacı olduğu için değil, kendinizin ihtiyacı olduğu için yatmışsınızdır... belki de çocuğumuza sarılmaya, onunla konuşmaya, oynamaya, en az onun kadar ihtiyacımız var, belki de daha fazla... "Çocuk insanı iyi eder" deki espri bu zaten...

Şimdi kıymık meselesine dönecek olursan, çocuğunuz o masum haliyle uyurken dahi size "dürtü" veriyor ya... işte bu dürtülerin sizin içinize dokunduğu, alıcısının olduğu bir yara var demekki.. o damarı takip edip, kaynağına inip, kıymığı bulup oradan çıkarmadıkça, iyi olmamız zor...

Hani, mızmızlanınca işimiz şişiyor, bir daral geliyor ya... bas bas bağırınca, çarpı çarpıveresimiz geliyor ya... bunlar hep içimizdeki kıymıklar.

Mesela, sözümüzü dinlemedi ve öfkelendik.. muhtemelen "yetersizlik duygumuza" dokundu.. Sevmek istedik, izin vermedi, canımız sıkıldı.. muhtemelen "değersizlik duygumuza" dokundu... bir şey söylediniz, "yalan söylüyorsun" dedi, halbuki doğru söylediniz ama kızdınız.. muhtemelen "suçluluk duygunuza" dokundu...

Bu minvalde, eşimizin, işimizin, çocuğumuzun velhasıl hayatımızdaki her şeyin içimizde dokunduğu karşılık bulduğu bir yer var... Onun için mesele, kişiler ya da hadiselerden ziyade, bize nasıl ve ne kadar tesir ettiği.
Bu forumda Ruhsal Difüzyon isimli bir yazı paylaştım.. orada içimize vizesiz giren duygulardan daha detaylı bahsettim.

Peki, çevremizdeki hadiseleri, kişileri kontrol edemiyoruz? edemeyiz de zaten.. onun için dışa değil, içe, içimize dönmemiz lazım..

Kıymıkları bulduktan ve yaralarımızı, duygularımızı anlamlandırdıktan sonra yönetmesi daha kolay olacaktır inşallah.. yine zor olacak da, nispeten kolay yani :))

Son olarak, iradi duyarsızlaşma konusunu da araştırmanızı tavsiye ederim. Forumda bu konuda da uzun uzun yazışmıştık...

Uzun oldu biliyorum ama konu derin olunca, çerçevesi de geniş oldu.. kusura bakmayın

Geniş çerçeve çok iyi olmuş. Hem dusuncemizi ifade etmiş hem de yeni farkedislere vesile şeyler paylaşmışsiniz.
Bu yola çıkarken eğri bugru halimizle dosdoğru olmasi gerektigi gibi çocuk yetistiremeyecegimizi kabul etmek lazim. Yine de insan yasadikca anliyor , mükemmel olma kaygısı bizi daha da işin ucinden çıkmasi zor hale getiriyor.
Kucagimda uyuyan bu masum varlık, orjinal insan bana özümü kendimi bulmam için gönderildi desemde , çoğu zaman kactiklarimla yüzleşmeye zorluyor beni, ve üstünü yıllarca örtmeye çalıştığım acıların ortaya çıkması hiç kolay değil. Buna izin vermek istemiyor insan gayri ihtiyari... ve kızgınlık sebep görünene yöneliyor haliyle.. kavga da burda oluyor bence çoğu zaman. Bebek açıyor o örtüyü biz kapatıyoruz.
Dediğiniz gibi genel doğruların yanında, asıl iş kendi ozumuzdeki anne babaligimızı bulmada. Bazan biz adem hoca şunu dedi ben böyle yaptım o böyle vs derken kabukta dolanip özü ihmal ediyoruz galiba.
 
Merhaba,

Çaresizlik insanı tüketiyor değil mi? Sen o kadar uğraş, aman zarar görmesin, aman ruhu incinmesin, aman fıtratı-mizacı bozulmasın de... ama bir türlü huzuru, sükûneti yakalayama...
Aslında bir sakin olsa, bir dediklerimi yapsa, her şey güzel olacak, ben de ona arzu ettiğim gibi anneliki babalık yapacağım diyor insan, değil mi?

Halbuki, ben kendime rağmen, kendi yaralarıma rağmen, kendi problemlerime rağmen, ona geniş ve duyarlı bir anne baba olmaya çalışıyorum, diyor insan, değil mi?

Bunların hepsini ben de söyledim, zaman zaman söylüyorum hâlâ.. emin olan söyleyen de bir sürü insan var... Çok git geller yaşadım, başka yol yöntemler bulmak istedim, denedim...

10 yıldır evliyiz. iki kızımız var. bir 5,5 yaşında, diğeri 1,5...
2012 de dinlemeye başladım. Arşivin tamamını dinledim ve 600 programdaki 4.900 adet sorunun tamamını yazdım. Şu sıralar yeniden dinlemeye başladım. Şimdi de pedagojik fihrist çalışması yapıyorum, yani kategorilere ayırıyorum soru-cevapları... Geçen sene ikinci üniversite olarak Sosyoloji'ye başladım...

Bunları neden yazıyorum?

Ya emin olun bu iş öyle kolay değil. Adem hoca da kolay bir şey anlatmıyor. "2 yaşına kadar emzirdim, e yanımda da yattı, neden olmuyor" denecek şekilde "teknik-taktik" meseleler değil...
Başlarda çok heyecanlıydım. Zannettim ki, bu sebeplere riayet edince, sonucu da göreceğiz... ama öyle olmadı...
Geç anladım, çok geç anladım...

Keşke çocuğuma çikolatayı az vermeye dikkat ettiğim kadar, kaygı vermemeye dikkat etseydim...
Keşke diz çöküp onun göz seviyesinde konuşmalar yapmaya çalışmak yerine, şöyle içten bir tebessüm ediverseydim...
Keşke problemle karşılaştığımda "şimdi ne yapacağız, ne demişti o programda.." falan diye düşünmek yerine, problemi kabullenecek genişliğe sahip olsaydım...
Keşke çocuklarıma odaklandığım kadar, eşime odaklansaydım, keşke... meğer bir babanın çocuğuna yapabileceği en iyi iylik eşine kaygı vermemesi, yük olmaması imiş...
Keşke hassas olacağım derken, kendimi kasmasaydım, yapmacık olmasaydım..
Keşke akrabalar çocuğuma uygunsuz davranınca aşırı tepki vermeseydim de, babalarını o halde görmeselerdi..

Yapamadım, yapamazdım da... çünkü bunları bilmek, yapmam için yeterli değildi ve hala yeterli değil...

İsterseniz, arşivi 10 kere dinleyin, buradaki tüm yazıları okuyun... elbette faydası olacaktır ama onun sizi götüreceği yer sınırlı... İki önemli faydası var arşiv dinlemenin.. pedagojik farkındalığınız artıyor, yani meseleleri daha sağlıklı yorumluyorsunuz. (bu arada Adem Hoca programlarda bir yol haritası çiziyor. Bir rota belirliyor. Detaylar çocuktan çocuğa değişiyor, bunu anne babanın iyi gözlemlemesi lazım. her tavsiye her çocuk için geçerli değil yani...)

Bir de Adem hocanın anlatımı, ses tonu, vurguları, içimizde dokunduğu noktalar insana iyi geliyor..

Bundan sonrası size kalmış... yani duygularını yönetme kısmı... işte bu kısım kritik.. neden? çünkü ruhsal iyileşme kaplumbağa hızında oluyor.. kimin iyileşmesi? bizim iyileşmemiz.. ya ben çocuğumu sordum, sen bizdeki sorunları anlatıyorsun? evet, bizi anlatıyorum, çünkü çocuklarımız böyle doğmadı... emin olun, ne davranış bozukluğu varsa çevrenin etkisiyle oluyor.. Bu çevrede anne baba da var, günümüz şartlarının etkileri de var...

Mesela, bizim çocukken kendimizi terapi ettiğimiz, kendi kendimize keşfetme imkanı bulduğumuz, kurallarını bizim koyduğumuz sokağımız vardı.. şimdi birçok çocuk evlere hapsolmuş durumda... 100m2 alanda, 4 dört duvar arasında anne ve çocuklar ne yapabilirse artık.. destek olacak nene, dede, teyze, komşu yok.. hatta köstek olan var... komşular yakın ama uzak... baba akşama ancak gelecek...

Ben şuna kanaat getirdim en sonunda...

Öncelikle bu yoldan, yani insânî çözümlerden başka yol yok... bulursanız bana da haber verin. yol bu yol, diğerleri çıkmaz sokak... ilk önce buna inanmanız lazım. İnanmazsanız birçok takipçi gibi yollarda takılıp kalırsınız..
Diğer konu ise, benim çocukluğumdan gelen sorunlarım var. Daralmış bir babayım, problem çözme yeteneğim gelişmemiş ve Adem hocanın tespitiyle mimiklerimi kullanamıyorum. vs...
bunları bir kabul etmek lazım ve iyileşmenin zaman alacağını da...

E bu arada çocuklar büyüyor gidiyor, onlara ne olacak? Olduğu kadar olacak... belki, benden bir şeyler bulaşacak onlara da ama benim çocukluğum gibi kötü olmayacak inşallah... onlar kendi çocuklarına daha iyi davranacak ve böylece nesiller alacak bir tasaffi (saflaşma) süreci başlayacak.

Yani, ben bir kısır döngüyü kırıyorum şuan... fazla değil, birkaç asır geri gittiğimizde müthiş bir toplum ve aile yapısı çıkıyor karşımıza. Nesiller boyu kirlene kirlene bugünkü hale gelmiş... şimdi de bu bulanık suyun durulması, berraklaşması nesiller alacak.. Ben ailemden öğrendiğim yol ve yöntemleri devam ettirmeyerek, dediğim gibi kısır döngüyü kırarak, aslında önemli bir iş yapmış oluyorum zaten...

Dediğiniz gibi bu forumda bir sürü kişi dert yanıp duruyor. Ama en azında bir arayışta, değil mi? peki dışarıdaki olayın farkında bile olmayan, cezaysa ceza, ödülse ödül, çocuk dediğin birinden korkacak diyen insanlar?? Henüz akıntıya kürek çektiklerinin farkında olmayan insanlar?? Bir yokoluş içinde varolduğunu zanneden yığınlar?? Bu insanların çocuklarının cevval olması sizi yanıltmasın... Belki de içindeki acıları duymamak için büründüğü bir hali var çocuğun..

Çocuğunuzu etiketlemeyin, kıyaslamayın, olduğu hali ile kabul etmeye çalışın..

Bir de şu var ki, kesinlikle atlanmamalı... biz zincirin sadece bir halkasıyız. evet önemli bir halkayız çocuğun hayatında, ama tek tesir unsuru biz değiliz. İleride karşılaşacağı bir öğretmen, arkadaş, eş ya da yaşayacağı bir hadise, bizim yıllarca veremediğimiz duyguları kazandırabilir çocuğa.. Allahın lütfü keremi nerede gizli bilemeyiz... Kader planında, sebepler dairesinde biz bize düşeni gücümüz yettiği ölçüde yapmaya çalışıyoruz..

Bu noktada, beklentilerimizi de minimuma indirirsek eğer, hayal kırıklıkları yaşamayız. Yani ben doğru olanı, en doğru şekilde yapmaya çalışıyorum, netice Rabbimin lütfu... 2x2=4 etmiyor her zaman.. bazen 3 eder bazen 5...

Peki, biz nasıl iyi olacağız, duygularımızı nasıl yöneteceğiz?

Bir ömür uğraşacağımız bu sorunun kısa bir cevabı var. "içimizdeki kıymıkları tek tek temizleyeceğiz..."

Daha fazla uzatmamak için bir örnek vereceğim.. bakın diyorsunuz ki, "Dun gece kizim uyudugu halde cok kizgindim bi an uyuyan cicuga kizginlikla baktugimi fark ettim." ardından çok güzel bir şey yapmışsınız ve yanına yatmışsınız. yani duygunuzu yönetmişsiniz...

Eminim, kızınızın yanına onun ihtiyacı olduğu için değil, kendinizin ihtiyacı olduğu için yatmışsınızdır... belki de çocuğumuza sarılmaya, onunla konuşmaya, oynamaya, en az onun kadar ihtiyacımız var, belki de daha fazla... "Çocuk insanı iyi eder" deki espri bu zaten...

Şimdi kıymık meselesine dönecek olursan, çocuğunuz o masum haliyle uyurken dahi size "dürtü" veriyor ya... işte bu dürtülerin sizin içinize dokunduğu, alıcısının olduğu bir yara var demekki.. o damarı takip edip, kaynağına inip, kıymığı bulup oradan çıkarmadıkça, iyi olmamız zor...

Hani, mızmızlanınca işimiz şişiyor, bir daral geliyor ya... bas bas bağırınca, çarpı çarpıveresimiz geliyor ya... bunlar hep içimizdeki kıymıklar.

Mesela, sözümüzü dinlemedi ve öfkelendik.. muhtemelen "yetersizlik duygumuza" dokundu.. Sevmek istedik, izin vermedi, canımız sıkıldı.. muhtemelen "değersizlik duygumuza" dokundu... bir şey söylediniz, "yalan söylüyorsun" dedi, halbuki doğru söylediniz ama kızdınız.. muhtemelen "suçluluk duygunuza" dokundu...

Bu minvalde, eşimizin, işimizin, çocuğumuzun velhasıl hayatımızdaki her şeyin içimizde dokunduğu karşılık bulduğu bir yer var... Onun için mesele, kişiler ya da hadiselerden ziyade, bize nasıl ve ne kadar tesir ettiği.
Bu forumda Ruhsal Difüzyon isimli bir yazı paylaştım.. orada içimize vizesiz giren duygulardan daha detaylı bahsettim.

Peki, çevremizdeki hadiseleri, kişileri kontrol edemiyoruz? edemeyiz de zaten.. onun için dışa değil, içe, içimize dönmemiz lazım..

Kıymıkları bulduktan ve yaralarımızı, duygularımızı anlamlandırdıktan sonra yönetmesi daha kolay olacaktır inşallah.. yine zor olacak da, nispeten kolay yani :))

Son olarak, iradi duyarsızlaşma konusunu da araştırmanızı tavsiye ederim. Forumda bu konuda da uzun uzun yazışmıştık...

Uzun oldu biliyorum ama konu derin olunca, çerçevesi de geniş oldu.. kusura bakmayın

Bir babadan bunlari duymak biz anneler icin daha da umit verici..
Cunku annenin annelik yapmasina firsat verip ortam hazirlayacak kiside baba degil mi?
Ama oyle bir halde ki anneler esleri ile olan sorunlari halledemedigi icin annelige de alan kalmiyor..ve ah o yavrular...
Olan hep o tazecik dimaglara oluyor..
Cokguzel tercuman olmussunuz Gokhan Bey..
Sagolasiniz..
 

Ayşe Gençer

New member
Merhaba,

Çaresizlik insanı tüketiyor değil mi? Sen o kadar uğraş, aman zarar görmesin, aman ruhu incinmesin, aman fıtratı-mizacı bozulmasın de... ama bir türlü huzuru, sükûneti yakalayama...
Aslında bir sakin olsa, bir dediklerimi yapsa, her şey güzel olacak, ben de ona arzu ettiğim gibi anneliki babalık yapacağım diyor insan, değil mi?

Halbuki, ben kendime rağmen, kendi yaralarıma rağmen, kendi problemlerime rağmen, ona geniş ve duyarlı bir anne baba olmaya çalışıyorum, diyor insan, değil mi?

Bunların hepsini ben de söyledim, zaman zaman söylüyorum hâlâ.. emin olan söyleyen de bir sürü insan var... Çok git geller yaşadım, başka yol yöntemler bulmak istedim, denedim...

10 yıldır evliyiz. iki kızımız var. bir 5,5 yaşında, diğeri 1,5...
2012 de dinlemeye başladım. Arşivin tamamını dinledim ve 600 programdaki 4.900 adet sorunun tamamını yazdım. Şu sıralar yeniden dinlemeye başladım. Şimdi de pedagojik fihrist çalışması yapıyorum, yani kategorilere ayırıyorum soru-cevapları... Geçen sene ikinci üniversite olarak Sosyoloji'ye başladım...

Bunları neden yazıyorum?

Ya emin olun bu iş öyle kolay değil. Adem hoca da kolay bir şey anlatmıyor. "2 yaşına kadar emzirdim, e yanımda da yattı, neden olmuyor" denecek şekilde "teknik-taktik" meseleler değil...
Başlarda çok heyecanlıydım. Zannettim ki, bu sebeplere riayet edince, sonucu da göreceğiz... ama öyle olmadı...
Geç anladım, çok geç anladım...

Keşke çocuğuma çikolatayı az vermeye dikkat ettiğim kadar, kaygı vermemeye dikkat etseydim...
Keşke diz çöküp onun göz seviyesinde konuşmalar yapmaya çalışmak yerine, şöyle içten bir tebessüm ediverseydim...
Keşke problemle karşılaştığımda "şimdi ne yapacağız, ne demişti o programda.." falan diye düşünmek yerine, problemi kabullenecek genişliğe sahip olsaydım...
Keşke çocuklarıma odaklandığım kadar, eşime odaklansaydım, keşke... meğer bir babanın çocuğuna yapabileceği en iyi iylik eşine kaygı vermemesi, yük olmaması imiş...
Keşke hassas olacağım derken, kendimi kasmasaydım, yapmacık olmasaydım..
Keşke akrabalar çocuğuma uygunsuz davranınca aşırı tepki vermeseydim de, babalarını o halde görmeselerdi..

Yapamadım, yapamazdım da... çünkü bunları bilmek, yapmam için yeterli değildi ve hala yeterli değil...

İsterseniz, arşivi 10 kere dinleyin, buradaki tüm yazıları okuyun... elbette faydası olacaktır ama onun sizi götüreceği yer sınırlı... İki önemli faydası var arşiv dinlemenin.. pedagojik farkındalığınız artıyor, yani meseleleri daha sağlıklı yorumluyorsunuz. (bu arada Adem Hoca programlarda bir yol haritası çiziyor. Bir rota belirliyor. Detaylar çocuktan çocuğa değişiyor, bunu anne babanın iyi gözlemlemesi lazım. her tavsiye her çocuk için geçerli değil yani...)

Bir de Adem hocanın anlatımı, ses tonu, vurguları, içimizde dokunduğu noktalar insana iyi geliyor..

Bundan sonrası size kalmış... yani duygularını yönetme kısmı... işte bu kısım kritik.. neden? çünkü ruhsal iyileşme kaplumbağa hızında oluyor.. kimin iyileşmesi? bizim iyileşmemiz.. ya ben çocuğumu sordum, sen bizdeki sorunları anlatıyorsun? evet, bizi anlatıyorum, çünkü çocuklarımız böyle doğmadı... emin olun, ne davranış bozukluğu varsa çevrenin etkisiyle oluyor.. Bu çevrede anne baba da var, günümüz şartlarının etkileri de var...

Mesela, bizim çocukken kendimizi terapi ettiğimiz, kendi kendimize keşfetme imkanı bulduğumuz, kurallarını bizim koyduğumuz sokağımız vardı.. şimdi birçok çocuk evlere hapsolmuş durumda... 100m2 alanda, 4 dört duvar arasında anne ve çocuklar ne yapabilirse artık.. destek olacak nene, dede, teyze, komşu yok.. hatta köstek olan var... komşular yakın ama uzak... baba akşama ancak gelecek...

Ben şuna kanaat getirdim en sonunda...

Öncelikle bu yoldan, yani insânî çözümlerden başka yol yok... bulursanız bana da haber verin. yol bu yol, diğerleri çıkmaz sokak... ilk önce buna inanmanız lazım. İnanmazsanız birçok takipçi gibi yollarda takılıp kalırsınız..
Diğer konu ise, benim çocukluğumdan gelen sorunlarım var. Daralmış bir babayım, problem çözme yeteneğim gelişmemiş ve Adem hocanın tespitiyle mimiklerimi kullanamıyorum. vs...
bunları bir kabul etmek lazım ve iyileşmenin zaman alacağını da...

E bu arada çocuklar büyüyor gidiyor, onlara ne olacak? Olduğu kadar olacak... belki, benden bir şeyler bulaşacak onlara da ama benim çocukluğum gibi kötü olmayacak inşallah... onlar kendi çocuklarına daha iyi davranacak ve böylece nesiller alacak bir tasaffi (saflaşma) süreci başlayacak.

Yani, ben bir kısır döngüyü kırıyorum şuan... fazla değil, birkaç asır geri gittiğimizde müthiş bir toplum ve aile yapısı çıkıyor karşımıza. Nesiller boyu kirlene kirlene bugünkü hale gelmiş... şimdi de bu bulanık suyun durulması, berraklaşması nesiller alacak.. Ben ailemden öğrendiğim yol ve yöntemleri devam ettirmeyerek, dediğim gibi kısır döngüyü kırarak, aslında önemli bir iş yapmış oluyorum zaten...

Dediğiniz gibi bu forumda bir sürü kişi dert yanıp duruyor. Ama en azında bir arayışta, değil mi? peki dışarıdaki olayın farkında bile olmayan, cezaysa ceza, ödülse ödül, çocuk dediğin birinden korkacak diyen insanlar?? Henüz akıntıya kürek çektiklerinin farkında olmayan insanlar?? Bir yokoluş içinde varolduğunu zanneden yığınlar?? Bu insanların çocuklarının cevval olması sizi yanıltmasın... Belki de içindeki acıları duymamak için büründüğü bir hali var çocuğun..

Çocuğunuzu etiketlemeyin, kıyaslamayın, olduğu hali ile kabul etmeye çalışın..

Bir de şu var ki, kesinlikle atlanmamalı... biz zincirin sadece bir halkasıyız. evet önemli bir halkayız çocuğun hayatında, ama tek tesir unsuru biz değiliz. İleride karşılaşacağı bir öğretmen, arkadaş, eş ya da yaşayacağı bir hadise, bizim yıllarca veremediğimiz duyguları kazandırabilir çocuğa.. Allahın lütfü keremi nerede gizli bilemeyiz... Kader planında, sebepler dairesinde biz bize düşeni gücümüz yettiği ölçüde yapmaya çalışıyoruz..

Bu noktada, beklentilerimizi de minimuma indirirsek eğer, hayal kırıklıkları yaşamayız. Yani ben doğru olanı, en doğru şekilde yapmaya çalışıyorum, netice Rabbimin lütfu... 2x2=4 etmiyor her zaman.. bazen 3 eder bazen 5...

Peki, biz nasıl iyi olacağız, duygularımızı nasıl yöneteceğiz?

Bir ömür uğraşacağımız bu sorunun kısa bir cevabı var. "içimizdeki kıymıkları tek tek temizleyeceğiz..."

Daha fazla uzatmamak için bir örnek vereceğim.. bakın diyorsunuz ki, "Dun gece kizim uyudugu halde cok kizgindim bi an uyuyan cicuga kizginlikla baktugimi fark ettim." ardından çok güzel bir şey yapmışsınız ve yanına yatmışsınız. yani duygunuzu yönetmişsiniz...

Eminim, kızınızın yanına onun ihtiyacı olduğu için değil, kendinizin ihtiyacı olduğu için yatmışsınızdır... belki de çocuğumuza sarılmaya, onunla konuşmaya, oynamaya, en az onun kadar ihtiyacımız var, belki de daha fazla... "Çocuk insanı iyi eder" deki espri bu zaten...

Şimdi kıymık meselesine dönecek olursan, çocuğunuz o masum haliyle uyurken dahi size "dürtü" veriyor ya... işte bu dürtülerin sizin içinize dokunduğu, alıcısının olduğu bir yara var demekki.. o damarı takip edip, kaynağına inip, kıymığı bulup oradan çıkarmadıkça, iyi olmamız zor...

Hani, mızmızlanınca işimiz şişiyor, bir daral geliyor ya... bas bas bağırınca, çarpı çarpıveresimiz geliyor ya... bunlar hep içimizdeki kıymıklar.

Mesela, sözümüzü dinlemedi ve öfkelendik.. muhtemelen "yetersizlik duygumuza" dokundu.. Sevmek istedik, izin vermedi, canımız sıkıldı.. muhtemelen "değersizlik duygumuza" dokundu... bir şey söylediniz, "yalan söylüyorsun" dedi, halbuki doğru söylediniz ama kızdınız.. muhtemelen "suçluluk duygunuza" dokundu...

Bu minvalde, eşimizin, işimizin, çocuğumuzun velhasıl hayatımızdaki her şeyin içimizde dokunduğu karşılık bulduğu bir yer var... Onun için mesele, kişiler ya da hadiselerden ziyade, bize nasıl ve ne kadar tesir ettiği.
Bu forumda Ruhsal Difüzyon isimli bir yazı paylaştım.. orada içimize vizesiz giren duygulardan daha detaylı bahsettim.

Peki, çevremizdeki hadiseleri, kişileri kontrol edemiyoruz? edemeyiz de zaten.. onun için dışa değil, içe, içimize dönmemiz lazım..

Kıymıkları bulduktan ve yaralarımızı, duygularımızı anlamlandırdıktan sonra yönetmesi daha kolay olacaktır inşallah.. yine zor olacak da, nispeten kolay yani :))

Son olarak, iradi duyarsızlaşma konusunu da araştırmanızı tavsiye ederim. Forumda bu konuda da uzun uzun yazışmıştık...

Uzun oldu biliyorum ama konu derin olunca, çerçevesi de geniş oldu.. kusura bakmayın


Sevgili Gökhan Bey merhaba,

Öyle güzel yazmışsınız ki ne diyeyim bilemedim...

Radyo programlarını dinlerken Adem Hocamızın ara sıra size hitap ederdi konuşmasının ortasında... Dikkatimi çekerdi bu... Sizinle ilgili bir bilgim yoktu tabi, sizi onun üniversitede asistanısınız diye tahmin ederdim...

Bu yazınız tam da öyle olmuş... Adem Hocanın üniversitedeki asistanı gibi...
Çok değerli bilgilerle dolu...

Allah razı olsun... Sağ olun, var olun ...

Sevgilerimle
 
Gokhan Bey, samimi paylaşımınız cok şeye cevap ve tercüman oldu, yine teşekkürler :) bu soruyu soran arkadaşa da teşekkürler, sorunuz böyle istifadeli bir açıklamaya vesile oldu.
Hepimiz ayni yollardan geciyoruz ama şu bi gerçek ki çocuk bizi iyi ediyor. Iyiki anne oldum diyorum ( cok şükür) ve anne olunca iyiki tanıdım Adem Hocami, kendimi tanimama sebep oldu annelik, kendi karanliklarima bakmama, kaçtıklarımı açmama, günlerce akan gözyaşları ile sucluluklarimi atmama vesile oldu. Anne olmasam kendime yolculuga cikarmiydim bilmiyorum, ne kadar ağır gelsede bi ucundan başladığım için mutluyum..
 

F11

New member
Affedersiniz ama yavrunuza haksızlık etmiyor musunuz?
Sırf yememeyi tercih ediyor diye mi koca bir sıfır dediniz?

Koca sifir emeklerimin sonuc vermedinden,cabaliyorum olmuyor diyorum,
Bitek cocuktan degil kendi ruhumdanda sikayet ediyorum
Bu forumda cocugumuzu ve kendimizi iyilestirmek icin paylasimda bulunuyoruz bende cocuguma saglikli psikolojiyi saglayamadigim icin yemedigini soyluyo hicbir seyi duzeltememekten sikayet ediyorum
Vede acele ettigimi cabuk pes etmemem gerektigini ogreniyorum
 
Son düzenleme:
Üst